Enver GÜLER


Sosyal Medya Bataklığı ve Kullanma Önemliliği

“Sosyal medya, doğru kullanıldığında bilgi ve iletişim aracı; bilinçsiz kullanıldığında ise insanı içine çeken bir bataklıktır. Gerçek hayat ekranın değil, kalbin içindedir.”


Teknoloji çağında yaşıyoruz. Hayatımızın neredeyse her alanına nüfuz eden dijital dünyanın en güçlü etkisi ise “sosyal medya” üzerinden gerçekleşiyor. Artık sabah uyanır uyanmaz elimiz telefona gidiyor, kim ne paylaşmış, hangi haber gündemde, kim kimi takip etmiş diye bakmadan güne başlayamıyoruz. Bu durum ilk bakışta basit bir alışkanlık gibi görünse de aslında çok daha derin bir toplumsal dönüşümün habercisidir.

Sosyal Medya: Yeni Bir Bataklık mı, Yeni Bir Dünya mı?

Sosyal medya, doğru kullanıldığında bir nimettir; bilgiye ulaşmayı kolaylaştırır, iletişimi hızlandırır, fikir alışverişine zemin hazırlar. Ancak kontrolsüz ve bilinçsiz kullanıldığında bir bataklığa dönüşür. İnsan ilişkilerini bozar, zamanın çalınmasına neden olur, bireyleri sahte bir dünyanın esiri haline getirir.

Bugün sokakta yürüyen gençlerden orta yaşlı bireylere kadar herkesin elinde bir telefon, gözleri ise bir ekrana kilitlenmiş durumda. İnsanlar artık birbirine bakarak değil, birbirinin “hikayesini izleyerek” iletişim kuruyor. Paylaşılan her fotoğraf, yazılan her cümle, beğenilen her gönderi bir onay ihtiyacına dönüşüyor. Böylece “beğenilme bağımlılığı” adı verilen yeni bir hastalık toplumu sessizce sarıyor.

Gerçek Hayat mı, Sanal Hayat mı?

Sosyal medyada herkes mutlu, herkes başarılı, herkes zengin!
Oysa gerçekte öyle mi? Tabii ki hayır. Sosyal medya, bireylere sahte bir mutluluk ve başarı vitrini sunuyor. İnsanlar bu vitrinde kendilerini göstermek için çabalarken, iç dünyalarını unutur hale geliyor. Gerçek duygular yerine “filtreli hisler”, samimi dostluklar yerine “takipçi sayısı” ön plana çıkıyor.

Bu durum özellikle gençler üzerinde yıkıcı etkiler oluşturuyor. Gerçek hayattaki başarısızlıklarını gizleyip, sosyal medya üzerinden “mükemmel bir hayat” illüzyonu yaratmaya çalışıyorlar. Sonuç ise psikolojik yorgunluk, özgüven eksikliği ve toplumsal yabancılaşma oluyor.

Kullanmayı Bilmek

Sosyal medya bir bıçak gibidir; doğru elde ekmek keser, yanlış elde can yakar. Dolayısıyla mesele sosyal medyayı kullanmak değil, onu nasıl kullandığımızdır.

Sosyal medya bizi yönetmemeli, biz onu yönetmeliyiz.

Her gördüğümüz şeye inanmak yerine doğruluğunu sorgulamalıyız.

Başkalarının hayatına özenmek yerine kendi hayatımıza değer katmalıyız.

Dijital dünyada geçirdiğimiz zamanı sınırlayıp gerçek yaşama dönmeliyiz.

Bilgiyi paylaşmak, toplumsal farkındalık oluşturmak, insanlara faydalı içerikler sunmak sosyal medyanın güzel yüzüdür. Ancak dedikodu, hakaret, nefret söylemi, yalan haber ve boş vakit harcamak bu mecrayı bataklığa çevirir.

Unutmayalım ki sosyal medya bir araçtır, amaç değildir. Hayat ekranın içindeki karelerden ibaret değildir. Gerçek dostluklar, gerçek duygular ve gerçek başarılar hâlâ dijital dünyanın dışında yaşanıyor.

Eğer bu aracı bilinçli kullanabilirsek, hem bireysel hem toplumsal olarak kazançlı çıkarız. Aksi halde, bataklık her geçen gün biraz daha derinleşir ve farkına bile varmadan biz de o bataklığa gömülürüz.

Kalemle değil, parmakla yazılan bir çağda yaşıyoruz.
Ama unutmayalım, kalemin değmediği hiçbir dijital satır, insan ruhuna dokunamaz.