Mutluyduk hatta musmutluyduk. Köylüsü, şehirlisi, zengini fakiri onurluyduk.
Komşunun malı, mülkü, çoluğu çocuğu, hatta namusu diğer komşuya, komşulara emanetti. Annelerimiz beslenme çantalarımıza henüz yeni çıkmış meyve koymazdı alan var, alamayan var düşüncesiyle , hatta fazla koyarlardı arkadaşlarınızla paylaşın diye.
Kapılar örtülürdü ama kilitlenmezdi. Köylerde, mahallelerde fikirbirliği olurdu. Doğru onaylanır, desteklenir, yanlıştan sakınılır., sakındırılırdı. Çocuklar sokaklarda her yeri yara, bere içinde kalasıya kadar, düşe kalka oynar, ana babalar endişelenmezdi. Bilirdi ki orası köyü, orası mahallesiydi.
ŞİMDİMİ...
Yaşamak zor geliyor, ar geliyor. Bir kaç iyi insan bir araya gelince elinde çomaklarla oraya saldırılıyor. Oysa eskiden o saldırı kötü insanlara yapılırdı. Kötü bilirdi ki barındırılmayacak, kötü bilirdi ki alenen kötülük yapamayacak, işte o zaman çoluk çocuğumuz, kadınımız, kızımız, erkeğimiz akıllımız, delimiz korunmuş olurdu.
Şimdilerde kimin eli kimin cebinde belli değil. Kimse oruç tuttuğuyla bayram etmiyor, herkes birbirinin kuyusunu kazıyor. Hatır gönül diye bir şey yok. Herkes namusluyum ahgamı kesiyor, namussuzluğun alâsını yapıyor. Geçenlerde bir kadın kucağında çocuğuyla kendini tranvay altına atmaya kalkıyor. Koskoca Türkiye'miz, koskoca Kayseri'miz bir kadını, bir çocuğunu bağrına basamıyormu? Demek ki basamıyor.
Herkes birbirinin açığını kolluyor, herkes kimi nerden vuracağını bilip, ordan saldırıyor. Hiç kimse kimseye Allah rızası için, yada karşılıksız iyilik etmiyor.
Nerde bir pislik var leş kargaları gibi oraya toplanılıyor. Çünkü ar damarı, kan damarı hepsi birbirine karışmış, karıştırıldı.
El birliğiyle değiştrildik ve değiştik. Eskiden herkes aslını bildiği için yakınından, yakın köy veya civar mahallelerden kız alıp verirdi. Şimdi kimin kimi aldığı, kimin karısı kimin kocası olduğu belli değil.
Utanılacak hallerimizle övünülür oldu.
İstisnalarda olmasın bu hayat hayat olmaktan çıktı.
Göz görüyor. Gönül razı olmuyor.
İnsanlıkmı?
O ÇOKTAN ÖLDÜ
Leyla ünlü