Erzurum’un sert rüzgârı, yalnızca soğuğu değil, mertliği, cesareti ve insanlığın saf halini de içinde taşır. İşte o rüzgârda yoğrulmuş bir yürek var: Bedrettin Öztürk, nam-ı diğer Boksör Bedo… O, ringde yumruklarını adalet için kaldıran, gönüllerde ise sevgiyle anılan gerçek bir dadaş evladıdır.
Boksör Bedo, yıllarını ringlere, alın terine, emeğe ve azme adamış bir sporcu. Erzurum’un karla kaplı dağlarında başlayan mücadelesi, Türkiye’nin dört bir yanında yankılanan bir azim hikâyesine dönüşmüştür. O, sadece rakipleriyle değil, hayatın zorluklarıyla da mücadele etmiş, her defasında duruşunu bozmadan “dadaş gibi” dimdik ayakta kalmıştır.
Bugün Bursa’da yaşamını sürdüren Bedrettin Öztürk, memleketinden kilometrelerce uzakta olsa da yüreğinde hâlâ Palandöken’in soğuğu, Dabakhanenin, Şabahanenin, Cennet çeşmenin suları ve Erzurum’un yiğit insanları var. Duruşuyla, karakteriyle, insana olan saygısıyla bulunduğu her yerde Erzurumluluğun asil kimliğini temsil ediyor.
“Halka hizmet, hizmette adalet, nefse hakimiyet”, İşte bu söz, onun yaşam felsefesi olmuş. Boks ringinde rakibini yenerken bile asaletinden ödün vermeyen bir karakter. O, kimseye zulmetmemiş, mazlumun yanında durmuş, güçsüzü korumuş, haksızlığa boyun eğmemiştir. Çünkü onun yüreğinde hem Yunus’un merhameti hem Yavuz’un cesareti vardır.
Boksör Bedo, sporun sadece bir fiziksel mücadele değil, aynı zamanda bir ahlak ve disiplin sanatı olduğunu her fırsatta dile getiriyor. Gençlere verdiği öğütlerde; “Rakibini yenmeden önce nefsini yen” diyor. İşte onu diğerlerinden ayıran da bu derin anlayıştır.
Bursa’da yaşayan dadaşların gözünde Bedrettin Öztürk bir sporcu olmanın ötesinde, bir kanaat önderi, bir ağabey, bir örnek insandır. Gençler ona “Bedo Baba” derken, bu lakabın arkasında saygı, sevgi ve minnettarlık vardır.
Palandöken ile Uludağ arasında gönül köprüsü kurmuş bir dadaş o… Erzurum’un yiğitliğini, Bursa’nın misafirperverliğiyle buluşturmuş bir gönül insanı. Nerede olursa olsun, Erzurum’un onurunu temsil eden bir sima, Türk sporunun yüz akı, mertliğin vücut bulmuş halidir.
Bugün Boksör Bedo’nun hikâyesi sadece bir sporcunun yaşamı değil; emek, inanç ve insanlıkla yoğrulmuş bir hayat dersidir.
Ve o ders, her Erzurumlunun, her Türk gencinin yüreğinde yankılanacak kadar güçlüdür:
“Gerçek zafer, yumrukla değil, yürekle kazanılır.”
Esenkalın, Hoşçakalın, Dostçakalın.


