Enver GÜLER

Tarih: 26.10.2025 12:47

Ölüm ve Ötesi — Doğmak, Yaşamak, Ölmek

Facebook Twitter Linked-in

Hayat dediğimiz şey, aslında üç kelimenin etrafında döner: doğmak, yaşamak, ölmek. Her biri ayrı bir hikâyedir, her biri birbirine görünmez iplerle bağlıdır. Doğumla başlayan yolculuk, yaşamla şekillenir ve ölümle tamamlanır. Fakat asıl mesele, ölümün bir son mu yoksa yeni bir başlangıç mı olduğudur.

İnsanoğlu doğduğu anda ağlar, çevresindekiler sevinir. Öldüğünde ise çevresindekiler ağlar, belki de ruhu sevinir. Çünkü ölüm, yok oluş değil; varlığın başka bir boyuta geçişidir. Ruh, bedenden ayrılır ama kaybolmaz. Çünkü yaratılışın özünde, insanın ebedi bir tarafı vardır.

Yaşamak, iki çizgi arasındaki en anlamlı mücadeledir. Kimi bu çizgiyi öfkeyle, hırsla, kibirle doldurur; kimi ise sevgiyle, sabırla, merhametle. Yaşamın değeri, sahip olduklarımızla değil; kalplerde bıraktığımız izlerle ölçülür. Ömür dediğin, nefes sayısıyla değil, gönüllere dokunuşunla uzar.

Ölüm, çoğu zaman korkutucu bir kelime gibi gelir. Oysa ölüm, hakikatin kapısıdır. Doğum nasıl bir mucizeyse, ölüm de bir sırrın başlangıcıdır. Dünya, bir misafirhane… Ne bir gün önce geldik, ne bir gün sonra gideceğiz. Her can, vaktinde emaneti teslim eder.

Asıl mesele, “nasıl öldüğümüz” değil, “nasıl yaşadığımız” dır. Çünkü ölüm, sadece bir sonuçtur. Ama yaşamak, bir sınavdır. Doğarken elimiz bomboştu, ölürken de öyle gideceğiz. Geride kalan tek şey, iyi ya da kötü anılarımız olacak.

Belki de hayatın özü şu cümlede saklıdır:
“Doğmak bir lütuf, yaşamak bir sınav, ölmek bir vuslattır.”

Kiminin korktuğu ölüm, kimine kavuşmadır. Dünya fânidir, ama gönül temizse, ölüm bile güzeldir. Çünkü ölüm, yeni bir doğuşun ilk adımıdır…


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —